Ronaldo sahaya çıktığında herkes biliyordu ki onun ayağına gelen top, her an bir mucizeye dönüşebilirdi.
O sadece gol atmak için değil, oyunu değiştirmek için vardı. Rakipler onun hızına, çevikliğine ve ani kararlarına yetişemezdi.
Brezilya’nın sokaklarından yükselen Ronaldo, küçük yaşta yeteneğini gösterdi ve kısa sürede dünyanın en büyük golcülerinden biri oldu.
Sahadaki varlığı her zaman belirgindi; sadece ayağındaki yetenek değil, karizması ve özgüveniyle de fark yaratıyordu.
Ronaldo’nun oyunu bir güç gösterisi gibiydi.
Çalım attığı anda savunmayı arkada bırakır, hızla kaleye yaklaşır ve beklenmedik gollerle izleyenleri büyülerdi.
Ama onun futbolu sadece fizik değil, zekâ ve sezgiyle harmanlanmış bir yetenekti.
Barcelona’da, Inter’de, Real Madrid’de ve Brezilya milli takımında geçirdiği yıllar, onun adını efsaneler arasına yazdı.
Sakatlıklar, düşüşler ve geri dönüşler… Tüm bunlar onun karakterini güçlendirdi. Ronaldo sahada her zaman savaşçıydı; ama oyunu aynı zamanda bir şov ve zevkti.
Onun golleri hâlâ hafızalarda; ama geride kalan sadece goller değil, futbolun hız ve güzellikle birleştiği anılar.
“10 numaradan hikâyeler” bazen hız ve gücün birleşimiyle yazılır.
Ve Ronaldo Nazário, o şimşeğin ta kendisidir.















